23 Temmuz 2010 Cuma

Evim , Evim , Güzel Evim ...


Okulların kapanmasıyla birlikte , yıl sonu sınavlarını halledip , eşimin memleketi Akhisar Karabörklü Köyü ' ne giderek tatilimizi başlattık... Kısa bir süre kalıp dönme planlarımız arabamızın tamir macerası yüzünden altüst oldu... Yaklaşık 3 haftalık uzatmalı bir tatil kalışının ardından evimize dönüşü dört gözle beklemiştim...

Yıllarca görüşmemiş , ayrılığın acısıyla yanıp tutuşan , iflah olmaz sevgililer gibi özlemişim caaanım evimi... Hiçbir eşyayı arabadan indirip yukarıya çıkarmadan , bebeğimle beraber aşk ile koşa koşa girdim evime... Önce uzun uzun hasretlik dolu gözlerle baktıştım , sanki naz yapar gibi ağırdan aldım.... Ama sonrasında dayanamayıp evimin kollarına atlar gibi boylu boyunca serildim salonumuzdaki Rustik Funda koltuğumuza...


Püfür püfür klima serinliği altında oğlumla ve eşimle birlikte fazlasıyla çoşkulu bir aile saadeti tablosu çizmiş olmalıyım ki , eşim neler olup bittiğinden habersiz , heyecanıma anlam veremeye dursun , sevgili oğlum Rüzgarımı karşıma alıp baba - oğul başbaşa bir ev keyfine başladık... O da özlemiş olacak , meraklı meraklı bakınarak gözlerini alamadı etraftan...


Yaşadıklarımla şunu açıkça söyleyebilirim ki , uzun bir süre aynı evi soluyup paylaştıktan sonra , son derece güçlü bir aidiyet duygusu geliştiriyoruz... Bir de benim gibi eski eşyalarını kolay kolay atamayan biriyseniz , yaşadığınız hergünün tek tek izlerini taşıyan eşyalarınız , birer meta olmalrının ötesinde size farklı farklı şeyler ifade etmeye başlıyorlar...

Hepsini bir hatıralar diyarı olarak birarada toparlayan ve yaşatan eviniz , yavaş yavaş asla kopamayacağınız değerli bir parçanız haline gelmeye başlıyor...Bu yüzden benim için evim gibi yar yok... Dış dünyanın harala gürele eziyet içerisindeki koşturmacalarının ardından gelip sığındığım güvenli bir liman o can parçam evim...


Mutluluğun ne olduğunu hep sorar insanlar... Sevgili eşin ve çocuklarınla birlikte huzur dolu bir yuva deriz çoğu zaman... Buradaki anahtar kelime bence '' YUVA '' ... Tamamen senin zevkini yansıtan , özgürlüğün ve yaratıcılığın sınırlarını zorlayarak döşediğin ve varlığının en vazgeçilmez parçası haline getirdiğin gerçek yaşam alanın...


Tüm insanlığın vazgeçilmezi ve tek yuvası , '' Dünyamız '' ; hayatın anlamını ve değerini keşfetmemizi sağlayan , duygularımızın kaynağı ruhumuzun ikamet ettiği yeri , yaşadığımız sürece tek evi , '' Bedenimiz '' ...


Nasıl insanoğlunu özgürleştirmenin yolu dünyanın zincirlerini çözmek , onu tam olarak anlayarak ötesine geçebilmek ve ruhumuzu özgürleştirmenin temel koşullarından birisi de yaşadığı evini yani bedenini anlamak , tanımak ve onun zincirlerini çözerek , etten hapishanenin sırlarını aralayıp onun ötesine geçmeyi başarmak olduysa , aynı düşünceleri bizi ayna misali yansıtan evimiz için de söyleyebiliriz... Yetenekleri ve kapasitesiyle neler yapabileceğini iyi bilen bir kişinin evi , onu en iyi tamamlayan ve yaşadıkları yorgunlukları sıfırlayıp şarj ederek onu yeni mücadeleler için yeniden ayağa kaldıran bir nitelikte olacaktır...


Yaklaşık 3 haftalık aranın ardından evimle buluştuğumda hissettiklerim bunlar... Benim için '' Aidiyet Duygusu '' , özgürleşerek mutluluk dolu bir hayat yaratabilmek ve sorgusuz sualsiz hesap vermeden yaşayabileceğin bir hayat için en temel koşuldur... Bu duyguyu oluşturabileceğin en verimli toprak ise , doğduğun , büyüyüp geliştiğin ve herşeyi sıfırdan yarattığın '' Yuvan '' , yani biricik evindir... Sevgi ve Saygılarımla Fırat ÖÇAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder