23 Temmuz 2010 Cuma

Gelinlerin En Güzeliyle Bin Kere Daha Evlenmek...

'' Şu tepedeki kutuda ne vardı , indir bakalım bi '' , cümlesinin bizi geçmişin en tatlı hatıralarına dalıp götüre ceğini kim tahmin ederdi ki ... Yıl 2003 davullu zurnalı bir köy düğünü ... Bende jilet gibi damat lıklar - şimdi lerde içine sığamadığımı belirtmeliyim , ahh kör olmayasıca yıllar - eşimde de yazımın konusu olan tarihi filimlerden fırlamış kıyafetleri andıran inanılmaz gösterişli ipekli tüllü gelinliği...


Kendim rezil olmamak için en gizli yerlere saklamak isterdim damat lıklarımı , şu kilom alıp başını gittiği için.. Ama iyiki bakmışız o kutuya ve çıkarmışız eşimin o kar beyazı güzeller güzeli gelinliğini... Onu en mutlu eden şeyde göbekte biraz zorlansada hala içine rahatça girebiliyor olması..

Sanki sadece giydiği bir gelinlik değil , ilk gençliğinin o taptaze ruhu da üzerinde şimdi... İlk görüşte aşkın pırıltılarını gözlerinden okuya biliyorum ... Hala göz alıcı tazeliği ve güzelliği ile gülümsüyor o sapa sağlam duran gelinliğin içinde... Belki de sağlam olan gelinlik değil.. Yılların eskitemediği aşk dolu ruhu ve tutkulu ama bir o kadarda şirin gülümsemesi...

Şöööyle bir düşündüm... '' Yaş 35 yolun yarısı , dante gibi ortasındayız ömrün '' şiirini geçeli 3 yıl olmuş bende... Ama hala kendimi üniversite çağlarındaki bir gencin yaşama arzusunu hissettiği gibi hissediyorum...

Sevgili eşimde de aynı enerjiyi gördüm... O gelinliğin içinde çocuklar gibi neşeli ve tutkulu öyle bir dans edişi vardı ki , insanın bir kere değil bin kere daha evlenesi geliyor hayat katığımla... İyi ki varsın ve yanımdasın diyorum ve fotoğraflarla ölümsüzleştiriyorum sevgili yavrumu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder